Conscientious Objection Association of Turkey: We have neither a second nor a life to give to war!

The authorities initiated a “peace process” after the Turkish state and military conducted a thirty-year-old war whichleft thousands of casualties. The process was conceptualized as a step towards constructive dialogue with the Kurdish movement. However, the state did not abandon its long lived habits of providing peace with its arms, tanks and bombs. Families lost their children and funerals never stopped although a ceasefire was announced and armed groups left the Turkish borders.

As we all see with the recent developments in Kobanê, the state continues its catastrophes in the region by providing assistance to ISIS. War discourse of the government indicates that the authorities do not have any intentions to construct peace. It shows that the government is instead at a point of war preparation.
On the basis of anexcuse to prevent increasing violence at the borders of Suruç, the government has already legalized a parliamentary note which permits the deployment of its troops in the region. However, this deployment is nothing but a sign for an upcoming bloody war which the state prepares. The government wants to attain “peace” through new wars and plans to send soldiers outside of the borders, although it seems to be “surprised” in the light of the increasing violence in the Middle East.

The government condemns ISIS, which is a perfect example of how political interests results in violence, but simultaneously closes the doors to those people of Kobanê who run away from war.
We know that the parliamentary note, any military expedition, any threat against the resistance in the region is a sign for an upcoming massacre in Kobanê. Military buildups in Suruç, state of emergency in many regions of Kurdistan, excessive violence of security forces over those people who resist war on the streets indicates well the reason why we must resist a war in the region and a massacre in Kobanê.
As conscientious objectors, antimilitarists and war resisters, we know that this parliamentary note is not a solution. Because former notes not only failed to provide a sustainable peace but furthered and deepened the conflicts. The war process which goes on in Turkey also carries us to the point of unending conflicts.

As conscientious objectors, antimilitarists and war resisters, we refuse in order to raise the voice of people who run away from war; to raise the voice of resisters who fight in Kobane.
We refuse ISIS, state assistance to massacres, closed borders, attacks of security forces over the people who resist for their lives, violence over those who are forcefully immigrated from their homes, villages and lands, enslavement of women at the markets, bombs killings the children, parliamentary decision to permit the deployment of troops…
And we say it again out loud: We have neither a second nor a life to give to war. The “peace” which you will supposedly provide with a war against ISIS, which is the very result of your own assistance, will bring nothing but massacres in the region.

Our voices and the voices of Kobane is not the voice of war. It is the voice of peace. It is the call for a life without borders.
Kobane is life, we reject for life!

Conscientious Objection Associationof Turkey, www.vicdaniret.org

 

Vicdani Ret Derneği:  Savaşa verecek ne bir dakikamız var, ne de bir canımız!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ‘nin sürdürdüğü 30 yıllık bir savaşta yitirilen sayısız insanın ardından adına  “çözüm süreci” dediği bir süreç başladı. Bu, Kürt hareketiyle diyalog geliştirmek için bir adımdı. 2009 yılında başlatılan bu sürecin, bu coğrafyaya “barış” getireceği beklendi.  Ancak devlet, barışı hep silahla, tankla, Roboski’de olduğu gibi bombalarla sağlama refleksinden vazgeçmedi. Ateşkes olmasına, silahlı grupların bir kısmının sınır dışına çekilmesine rağmen, evlere cenazeler gelmeye, analar gözü yaşlı olmaya devam etti, ediyor.
Son haftalarda Kobanê’de giderek şiddetlenen durum da açıkça gösteriyor ki, devlet, bu bölgede kendi beslediği IŞİD eliyle katliamlar yapılmasına olanak sağlıyor. Zaten hükümetin örgütlediği savaş dili, hükümetin bir barış inşası sürecinden çok daha uzakta, savaş hazırlığı yapar bir noktada olduğunu da açıkça gösteriyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, şimdilerde Suruç sınırında giderek şiddetlenen çatışmaları önleme gerekçesine dayanarak, parlamentodan “tezkere” kararını çıkardı. Ancak, bu karardan sonra sınır bölgesine yapılanı askeri yığınak da barıştan çok kanlı bir savaş hazırlığından başka bir şey değil.. Hükümet, Ortadoğu’da yıllar boyu giderek şiddetlenmiş, ardından da Türkiye sınırına kadar gelmiş bu tabloya her ne kadar “şaşırıyor” görünse de, şu anda aslında tam da “çözüm”ü yeni savaşlarda bulduğunu gösterir bir şekilde, tezkereyle sınır ötesine asker göndermeyi planlıyor.

İşin özünde hükümet, bir yandan rant politikaları dahilinde üretilmiş bir şiddetin somut hali IŞİD’i kınarken, bir yandan da “bundan kurtulmak için savaşmak gerek” diyerek gittiği sınır bölgesinde, savaştan kaçmaya çalışan Kobanê’lilere kapılarını kapatıyor.
Mecliste onanan tezkerenin, çıkarılacak her sefer görev emrinin, bölgede sürmekte olan direnişe yönelik bir tehdidin,  Kobanê’de yaşanacak olası bir katliamın habercisi olduğunu biliyoruz.  Suruç sınırına yapılan askeri yığınaklar, Kürdistan’ın birçok bölgesinde devam etmekte olan fiili OHAL’ler, savaşı reddetmek için sokaklara çıkanlara yönelik asker-polis saldırılarının her biri, Kobanê’de yaşanacak bir katliamı, bölgede yaşanacak bir savaşı niçin reddetmemiz gerektiğini bizlere her defasında yeniden gösteriyor.

Biz, vicdani retçiler, antimilitaristler ve savaş karşıtları, bu tezkerenin de bir çözüm olmayacağını biliyoruz. Çünkü yakın dönemde çıkarılan benzer amaçlı tezkereler, kalıcı bir barışı sağlamadığı gibi, ortadaki sorunu daha da derinleştirdi ve çözümsüz hale getirdi. Bu sebeple, şu an Türkiye’de işlemeye başlayan savaş süreci de, bizleri aynı çözümü imkânsız noktaya sürüklüyor.
Şimdi bizler, savaş karşıtları, antimilitaristler ve vicdani retçiler, Kobanê’de yaşamları pahasına direnenlerin, savaştan kaçarak yaşama tutunmaya çalışan bir halkın sesine ses katmak için reddediyoruz.

Reddediyoruz; bir halkı katletmeye programlı olarak üretilmiş IŞİD’i; yeni katliamlara zemin hazırlanacak şekilde devlet eliyle yapılan mühimmat yardımlarını; savaştan kaçmak isteyenlere kapatılan kapıları; yaşamları için direnenlere yönelik gerçekleştirilen polis-asker saldırılarını; evlerini, köylerini, topraklarını terk edip göç etmek zorunda bırakılanlara uygulanan zulmü; kadınların esir pazarlarında köleleştirilmesini; çocukların yağan bombalarla katledilmesini; “barış getireceğiz” yalanlarıyla meclisten geçen tezkereyi; zemini hazırlanan tüm katliamları…

Şimdi, bir kez de buradan söylüyoruz:  Çıkardığınız tezkereyle ne size verecek bir dakikamız var ne de bir canımız. Kendi ellerinizle beslediğiniz IŞİD’e karşı “savaşarak getireceğiniz bir barış”, bölgeye katliamdan başka bir şey getirmeyecektir.
Hem buradan, hem de Kobanê’den yükselen ses, savaşın değil barışın sesidir, sınırsız bir yaşamın habercisidir.

Kobanê yaşamdır, yaşam için reddediyoruz! Vicdani Ret Derneği www.vicdaniret.org